‘Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşıyoruz’

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM Genel Kurulu’nda bütçe üzerinde yaptığı konuşmada,

“Cumhuriyet ve Parlamento tarihinin şüphesiz en unutulmayacak bütçelerinden bir tanesini yapıyoruz. Unutulmayacak olması aktarılan kaynaktan, büyüklüklerden, yarattığı umuttan ve beklentiden değil, bütçenin görüşüldüğü dönem ülkede ve ekonomide yaşananlardan kaynaklanıyor.

İlk kez bir bütçeyi hazırlayan bakan Genel Kurulda yok, hatta o artık bakan değil. Önceki bakan temelsiz, sebepsiz, şuursuz, Türkiye’ye hiçbir faydası olmadığını bildiği bir ihtirasa ve bir dolu talimata itiraz etti diye, direndi diye hepimizin gözü önünde görevden alındı.

Bir grup toplantısında fiilen o iki elini kavuşturmuşken ve onun dışındaki herkes avuçları patlarcasına alkışlarken görevden alındı. Yerine bir başka Bakan geldi.

Yeni Bakanı Meclisten tanıyoruz. Ekonominin başına hiç ekonomi eğitimi olmayan bir Bakan atandı. Atandığı günden bugüne ekonomiyle ilgili söylediği tek doğru söz ‘Piyasalar güven ister’ oldu. Bu doğru ama kendisinin bu göreve atanmış olması dahi bu güveni zedelemeye yetti, arttı” dedi.

DÜMENDEKİ KAPTANIN KAPTANLIK BELGESİ YOK

Özel, şunları kaydetti:
“Bugün, Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizinde ekonominin başında, geminin dümeninde kaptan ama kaptanlık belgesi yok, kaptan ama kaptanlık eğitimi yok, kaptan ama kaptanlık tecrübesi yok.

İçinde 84 milyonun olduğu bir gemide kaptan köşkünde ve bir adet olduğu üzere bu bütçede buraya çıkan AKP milletvekilleri çok sayıda sure ve anlamını okudu. Haklısınız, bildiğiniz tüm sureleri ve tüm duaları okumakta haklısınız çünkü geminin kaptanının kaptanlık belgesi yok.

Cumhuriyet tarihinin en trajik bütçesiyle karşı karşıyayız. Bütçeler yapıldıktan sonra öngörülemeyen krizlerden dolayı bazen ek bütçeler talep edilebilir. Çok zaman oldu, hep ekim ya da kasım aylarında yapıldı, bir kez 2001 krizinde haziran ayındaydı ama daha bu bütçe görüşülürken, daha kabul edilmeden, Reuters haber ajansına saraydan, hazineden, bürokrasiden birileri bir ek bütçe hazırlığı olduğu haberini sızdırdı.

Bundan daha acemice bir adım, bundan daha kötü bir ekonomi yönetimi, bundan daha güvensizlik yaratıcı bir paylaşım düşünülemez ve bir itiraf, durumun 2001 krizinden bile kötü olduğunu, hazırlanan bütçenin önümüzdeki yılı şimdiden karşılayamayacağının bir açık itirafı.

Bu bütçenin geri çekilmesini muhalefetten konuya hakim çok sayıda milletvekili ısrarla söylediler. Çünkü bu bütçe yapılırken öngörülen hiçbir büyüklük gerçekleşmedi.

KISA VADELİ YALANLARLA PİYASAYI YÖNLENDİRİYORSUNUZ

Örneğin, bu bütçe yapılırken dolar kurunu 2021 için 8,30; 2022 için 9,27 olarak öngörmüştünüz, bugün itibarıyla 16 liranın üzerinde seyredip altına giden bir dolar kuru var.

Defalarca revize ettiğiniz enflasyon rakamına en son 16,2 olacak dediniz, geçen ay 21,3; çıkış trendi sürüyor. Gerçek enflasyonun 50’de olduğunu bilim insanları söylüyor ve TÜİK’in de artık mızrağı çuvala saklayamadığının ve bu rakamların 50’ye doğru ilerleyeceğiyle ilgili kimsenin bir şüphesi yok.

Kur öngörünüz tutmadı, enflasyon öngörünüz tutmadı, işsizlik öngörünüz tutmadı, orta vadeli programın tarumar olduğu bir noktada kısa vadeli yalanlarla, algı operasyonlarıyla piyasayı yönlendirmeye çalışıyorsunuz.

Öyle bir süreçteyiz ki dünyadaki bütün ekonomistler, faizin kötü yönetimin sonucu olduğunu söylüyor ancak bir ekonomist, bir safsatayı yani ‘Faizin sebep, enflasyonun sonuç’ olduğunu söylüyor ancak partisindeki etkisinden, Anayasa’daki sınırsız yetkisinden aldığı güçle bu önerme bir doktrin gibi vaaz ediliyor.

Buna direnenler görevden affediliyor, bunu kabul eden ve bunu tekrar edenler eğitimine, tecrübesine bakılmaksızın Ekonomi Bakanı olarak taltif ediliyor. Memleket distopik bir romana döndü.

ÇİN MODELİ DİYE BİR CİNLİK

Toplumun psikolojisine yön vermek için, piyasalara değil ama psikolojiye yön vermek için önce ‘Çin modeli’ diye bir cinlik ortaya atılıyor, daha sonra bunun yerli bir model olduğuna ilişkin söylemler tekrarlanıyor.

Nasrettin Hoca eşekten düşer, çocuklar gülmeye başlayınca üstünü temizlerken, aslında düşmediğini, düşmese de ineceğini söyler, sevimli bir cinliktir, gülünür. 2019-2020 yıllarında kötü yönetim sonucu yükselen faizlerin talimatla düşürülmesi, bu sebepten fırlayan doların çeşitli kademelerden ama en son 6,80 düzeyinde tutulabilmesi için tam 128 milyar doları cayır cayır yaktılar.

Dedelerimizin, ninelerimizin, anamızın, babamızın alın teri, göz nuru olan, hepimizin geleceğinin garantisi olması gereken 128 milyar dolarlık rezervimiz, Tayyip Erdoğan’ın tensip ve talimatlarıyla damadı Albayrak tarafından satıldı.

Şu anda net rezervimiz eksi 50 milyar dolar. Brüt rezerv 122 milyar lira, buna dünya kadar yükümlülüğümüz, borcumuz dâhil ama algı yönetimiyle sanki kayıp 128 milyar brütmüş gibi vatandaşın gözünün içine baka baka yalan söyleniyor.

Geçen sene bugün, tam bugün dolar 7,83’tü, şu anda 15,6 yani tam 2 katına çıktı, gün içinde 16 sınırının da üzerindeydi.

MERKEZ BANKASININ İKİ ELİNİ DE KULLANAMAZ HALE GETİRDİNİZ

Bu şartlar altında ne uydurduğunuz fiktif düşman dış güçlerle mücadele etmek mümkündür, ne piyasalara müdahale etmek mümkündür çünkü bizim piyasalardaki aktörümüz Merkez Bankamızdır, o bizim boksörümüzdür.

Eğer onu rahat bırakırsanız çabalar ve mücadele eder, ayakta kalmaya çalışır ama siz onun beline bir kuşak taktıysanız, işinize geldiğinde kendinize çekiyorsanız, işinize geldiğinde itiyorsanız o boksörden o ringde bir performans beklemeyin.

Boksörün 2 eli var; bu ellerden bir tanesi döviz rezervi onu arkaya kıvırdınız, öbür eli faiz enstrümanı onu da bugünkü açıklamayla görüyoruz ki kullanamayacak hâle geldiniz ve bu şartlar altında o boksör ringde çaresiz ve hepimiz dayak yiyoruz.

Ekonomiden sorumlu Bakan satacak dolar rezervimiz olmadığı için iş insanlarına ‘100’er milyon dolar satarsanız bu iş düzelir’ diyecek noktada. Aslında diyor ki: ‘Kendimize ait bir rezervimiz yok. Elin parasıyla müdahale bu kadar oluyor. Sizin dolarla piyasaya müdahale edelim.’

Aslında bizim ehliyetsiz kaptan dövizi sakinleştireceğim derken gelen dalganın ne kadar büyük, kendisinin ne kadar çaresiz olduğunu yalın bir dille anlatıyor ki çıkarken, iş insanları yüzüne bir şey diyemiyor ama toplantıdan sonra piyasanın açıldığı ilk dakikalarda herkes dövize hücum ediyor.

Yani iş dünyası ‘Bu yönetimle olmaz, bu anlayışla olmaz, bu Bakanla olmaz, bu kuru inatla olmaz’ diyerek güvensizlik oyunu o toplantıda veriyor. Nasrettin Hoca ‘Düşmesem inecektim’ deyince gülünür ama ekonomi yönetimi bunu yapınca hepimizi süründürür çünkü karşınızda küçük çocuklar yok.

HİÇBİR CEVABINIZ YOK

İnanın, Sayın Bakan, Nasrettin Hoca’ya gülen çocuklar bile sizin bu sözlerinizden sonra karşınıza geçip ‘Bakan Amca, Bakan Amca, madem doların yükselmesi planlıydı da Merkez Bankası neden dolar satarak doları düşürmeye çalışıyor?’ diye sorabilir ya da ‘Bakan Amca, Bakan Amca, madem dolar artacak, dolayısıyla ihracat geliri artacak, cari açık düşecek ve iş adamları bu sayede getirdikleri dövizle cari açığı kapatıp enflasyonu düşüreceklerdi, iş adamlarına ‘Biraz da siz döviz satın da döviz düşsün.’ niye diyorsunuz?’ diye sorar. Buna verecek hiçbir cevabınızın olmadığını hepimiz biliyoruz.

DEDİĞİNİZ ÇİN BİR TABAK PİRİNÇ LAPASIYLA ÇALIŞAN KÖYLÜLERİN ÇİN’İ

Bir Çin hikâyesi… Öyle bir hikâye ki günlerce belli hesaplardan, belli kalemlerden: ‘Çin başardı, aynı yöntemle başarırız’. Çin’de son 25 yıldır, bir yıl hariç, enflasyon yüzde 3’ü geçmemiş. Çin’de asla döviz kurları oynamamış, sabit tutulmuş ve o Çin’de reel faizler hiçbir zaman eksi olmamış. Çin, milli gelirini bin dolardan 10 bin 500 dolara getirirken ki biz o sırada 3 binden 8 bin dolara gelebildik, sizin dediklerinizin tam tersini yapmış.

Yok, eğer dediğiniz Çin 1978’lerin Çin’iyse işte Tayyip Erdoğan’ın niye Bakara suresini okuduğunu ve ‘Muhakkak ki biraz korku ve açlıkla mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sizi deneriz, sabredin’ dediğini anlıyorum.

Çünkü sizin dediğiniz Çin, kırsalda bir tabak pirinç lapasıyla çalışan köylülerin, fabrika yakınlarındaki işçi yatakhanelerinin, 18 saat karın tokluğuna çalışmanın ve 1 çocuk sınırlamasının Çin’idir. Eğer o Çin’i anlatıyorsanız tam da Bakara suresini okumanın yeridir.

YOKSULLUK BU ÜLKENİN KADERİ OLAMAZ

Bugünkü kur ataklarının, artan enflasyonun, artan yoksulluğun, artan çaresizliğin, içerideki paniğin, dışarıdaki yalnızlığın tek ama tek sorumlusu var.

Anayasa değişikliğinden sonra bütün yetkilerin üzerinde toplandığı, her şeye karar veren, ‘Verin yetkiyi kardeşinize, dövizle, enflasyonla nasıl mücadele edilir’ deyip görevi aldığı 3,5 yıl önce 1 dolar 4 TL’yken 1 doları 1 TL’ye eşitleme vaadiyle gelip bugün tam 4 katına, 16 TL’ye götüren, yapılan bütün uyarılarda doğruları söyleyenleri duymak yerine, sabredemeyen, ısrar edeni görevinden affeden, yerine kendi hoşuna gidenleri tekrar edecek birilerini getiren tek adam, bu durumun tek başına sorumlusudur.

‘Milletin hizmetkârı olacağız’ diye gelip milleti dünyanın ucuz iş gücü hâline getirmeye çalışanlara, emekçimizi dünya devlerinin hizmetkârı yapmalarıyla ilgili fikirlerine, planlarına, ‘Yoksulluk, bu ülkenin kaderi, dünyanın en ucuz alın teri, emekçilerimizin geleceği olamaz’ diyerek ülkeyi önce sizden, kime hizmet ettiği belli olmayan bu kötü planınızdan, yoksulluğun kader gibi bu ülkenin güzel insanlarına dayatılmasından kurtaracağız.

Bu ülkenin emekçilerinin alın terinin dünyadaki diğer emekçilerin alın terinin on dörtte 1’inin fiyatına dünyaya pazarlanmasına itirazımızı sosyal demokrat bir parti olarak burada tarih önünde not düşüyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir